ABD Türkiye’yi Tehdit Ederek Neleri Amaçlıyor?
ABD, kimi zaman yüksek sesle kimi zaman da aba altından sopa göstererek kendi özgün yapısıyla Siyonizm’e hizmet etmeye devam ediyor. Sadece Türkiye’yi değil, büyüme konusunda adım atan tüm ülkelerin yoluna taş koymayı sürdürüyor.
ABD, 15 Temmuz’da ülkemizde başarısız olan hain darbe girişiminin ardından yeni yollara tevessül ediyor. Ellerindeki en büyük ve son koz ise şu anda dolar üzerinden uyguladıkları ekonomik saldırı. Ancak ülkemize yönelik bu saldırı sadece bununla da sınırlı değil. Tehditler her geçen gün artıyor, çünkü Türkiye her geçen gün düne oranla daha da güçleniyor.
Tabi hal böyle olunca ABD, Türkiye’ye Papaz’ı bırak, Suriye’den çık, FETÖ’cüleri serbest bırak, PKK/PYD gibi terör örgütlerini rahat bırak, S-400’den vazgeç, söz dinle, yoksa başaramadığımız darbe girişimlerini ekonomik olarak yaparız mesajını en sert bir şekilde veriyor.
ABD bölgede büyüyen bir Türkiye asla istemiyor. Amaçlarına hizmet edecek bir yapıya ihtiyaç duydukları gerçek. Ensesine vurduğunda ekmeğini alacağı, besleyip büyütüp yeri geldiğinde haksız yere masum insanları katlettireceği oluşumları destekliyor. Kısacası maşalar yetiştiriyor. Maşa olmayı kabul etmeyenlere de yaşama hakkı tanımam deyip çeşitli gerekçelerle her türlü saldırıyı gerçekleştiriyor.
Türkiye olarak işte böylesine bir siyasi ve ekonomik saldırıyla karşı karşıyayız.
Kendisinden başka güçlere asla tahammülü olmayan ABD, Türkiye’nin Çin, Rusya, Hindistan üçlüsü ile ortak pazar kurmasına kesinlikle engel olmak istiyor. Buna engel olmak içinde yine yeni yollara başvuruyor.
ABD Dolar hegemonyasının uluslararası ticarette zarar görmesini kesinlikle istemiyor. Bu sebepten dolayı Türkiye’nin ticaretinde Dolar’dan başka para birimi kullanmasına da kesinlikle karşı çıkıyor.
ABD Başkanı Trump, işgalci İsrail devletine verdiği desteğe Türkiye’nin muhalif olmasını da kesinlikle istemiyor. Çünkü Türkiye’nin İsrail’e karşı muhalif duruşu ABD yönetimini dünya kamuoyu nezdinde sıkıntıya sokuyor. Öyle ki, İsrail’in haksız bir şekilde Filistinlilere karşı uyguladığı zulüm ve baskı izahı olmayan ağır bir sendrom.
Hem dünyaya demokrasi, özgürlük ve insan hakları dersi vereceksin, hem de işgalci bir anlayışa destek verip masum insanların gerçek mermiler kullanılarak kendi evlerinde ve yurtlarında işgalciler tarafından kurşuna dizilmesine göz yumacaksın. ABD’nin bu yaşananları dünyaya izah edebilmesi asla mümkün değil.
Tüm bu gelişmelerin yanı sıra ABD en önemli projesi olan Suriye’nin kuzeyinde sözde bir PKK devletinin kurulmasına Türkiye’nin engel olmasını kesinlikle istemiyor. Peki, mümkün mü elbette değil. Türkiye meşru müdafaa hakları çerçevesinde bu bölgede bir terör devleti yapılanmasına asla müsaade etmiyor ve buna yönelik atılan tüm adımları da bertaraf ederek bu konudaki kararlılığını cesaretle ortaya koyuyor. Çünkü Türkiye için milli beka her şeyden önce geliyor ve öyle de olmalı…
Netice olarak CIA, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından tüm delillerini ortadan kaldırmak istiyor. Onun için de en önemli adım olarak, en güçlü delil olan Rahip Brunson’u Türkiye’den ABD’ye süratle götürmek istiyor. Türkiye ise hukuk kuralları çerçevesinde Brunson’un ülkemizde işlediği ihanetleri kanıtlayıp yargılama sürecini devam ettiriyor.
ABD bilmelidir ki; yanlış yolda yürüyerek doğru hedefe varılamaz. Türk Milleti’nin milli sevdası böylesi sağa sola savrulan yaklaşımlarla, hukuksuz baskı ve tehditlerle asla yok sayılamaz.
Türkiye’nin büyüme hızını kesmek için siyasi, ekonomik ve sosyal depremler oluşturarak iç tıkanıklıklara sebep olmak gibi birçok yola başvuranlar, ülkemizin çöküşünü izlemek için en kritik süreçlerde saldıranlar, bugüne kadar nasıl milletimizin milli duruşuna takılıp kaldılarsa bugünden sonra da emellerine ulaşamayacaklardır.