Asgari ücret, Pamukkale ilçesinde, hemen hemen bir kiraya denk geliyor. Ama Merkezefendi İlçesi’nde bir kira dahi etmiyor. Elektriğe para kalmıyor. Suya para kalmıyor. Evde, sadece çay ve simitle günü kurtarmaya çalışsak, simit parası da kalmıyor. Asgari ücret sadece kiraya gidiyorsa, diğer masrafları kim karşılayacak soruyorum sizlere…
Sosyal medya da bir video vardı. Vatandaşın biri yayımladı. Dünyanın en pahalı ülkesi İsviçre’de sokakta kahvenin 5 frank satıldığını söyledi. İsviçre havaalanında da kahvenin 5 frank olduğunu belirtti. Havaalanında kahveyi servis eden kişiye, “Sokakta kahve 5 lira ama havaalanında da 5 lira. Burada fiyatın daha farklı olması gerekmez mi” diye sormuş. Kahveyi servis eden kişi, “Siz burada mecburiyetten bulunuyorsunuz. Sizin bu mecburiyetinizi fırsata çevirmek ahlaksızlıktır. Bu bizim yetişme tarzımıza, yaşam şeklimize ve ahlakımıza uymaz” diye cevap vermiş. İsviçre’de yaşayanların yüzde 66’sı Hristiyan. Yüzde 26’sı dinsiz. Yüzde 6’sı Müslüman. Diğer kalan kısım ise farklı dinlerden. Lafa gelince biz Müslümanız, dürüstüz, hak hukuk biliriz. Ne de olsa bizde kul hakkı diye bir şey var. Ama fırsatçılığa gelince de Türkiye’de bazı havaalanlarında simidi 300 liraya satmayı ihmal etmiyoruz. Videoyu yayımlayan kişi, “Şimdi biz ahlaksız mı oluyoruz” diye sormuş. Ahlak bunun neresinde soruyorum sizlere…
Hak hukuk deyince, şu ‘Lvbel C5’ adıyla tanınan rapçi Süleyman Burak Bodur’un, gençleri uyuşturucuya alıştırıyor diye gözaltına alınıp tutuklanması olayı vardı. Savcı, Süleyman Bodur’un ailesini hakime yönlendiriyor. Hakim ise avukata bir telefon numarası veriyor. Telefon görüşmesi sonrası avukat ile ailesi buluşuyor. Avukat, önce 500 bin dolar ver, çıkarayım diye teklifte bulunuyor. Ailesi o kadar paramız yok deyince, 300 bin dolar ver. 300 bin dolar da yok deyince, 100 bin dolar teklif ediyor. Teklif edilen rakamlar, avukatlık ücreti değil. İddiaya göre hakim ve savcılara dağıtılacak para bu. İstanbul’da birçok adliye de bu şekilde ekipler kurulduğunu söyleniyor. Çok yerde duydum, bu duyumu. 700 bin dolar, 800 bin dolar verip ceza almadan çıkan kişilerin olduğunu. Aile emniyete giderek avukatın rüşvet istediğini ihbarında bulunuyor. Emniyet, buluşma esnasında avukatı suçüstü yapıyor. Avukat ifadesinde başta Çağlayan adliyesi , Gebze adliyesi olmak üzere birçok adliye de bu şekilde bir sistemin olduğunu ileri sürüyor. Hatta maddi durumu iyi olan ama alengirli işi olan zenginlerin takibe alındığı, bir şekilde kumpasa getirilerek, gözaltına alındığını itiraf ediyor. 10 kişilik ekibin işi, zengin avı olduğunu açık açık beyan ediyor. İfade üzerine müfettişler görevlendiriliyor . HSK dosya açıyor. Hakim açığa alınıyor. Şu anda dosya ne alemde bilmiyorum ama HSK’nın soruşturma açmasının olumlu tarafa dışında, ifade de belirtilen 10 kişilik zengin avı ekibine herkesin dikkat etmesinde fayda var. Adaleti bu mu soruyorum sizlere….
Bu arada, Denizli ile ilgili bugüne kadar hiçbir şey duymadım. 10 kişilik zengin avı ekibinin İstanbul ve İzmir’de faaliyet gösterdiğini duyumunu aldım. Hukuk ile ilgili hemen hemen herkesin son zamanlarda bakış açısı olumsuz. Olumsuz bakanlardan biri de, uyuşturucu ve seks partileriyle tutuklanan Mehmet Akif Ersoy’da, ceza evindeyken aklına gelmiş. Mehmet Akif Ersoy, yaptığı açıklamaların birinde, “Bu bir siyasi operasyondur, beni tutuklamayı kafaya koymuşlar. Türkiye'de hukukun geldiği noktayı pek çoğumuz biliyoruz” demiş. Takipçilerinden biri de cevap vermiş, “Hadi ya. O kadar televizyonda seni izledik. Hiç öyle bir şey senden duymadık. Öyle bir şey mi varmış” diye cevabı yapıştırmış.
Uyuşturucu operasyonları, seks partileri bugünlerde ulusal televizyonların ana konusu. Kim kime ne yapmış, nasıl yapmış. Sadettin Saran, Ela Rümeysa Cebeci, Mehmet Akif Ersoy bilmem ne Garipoğlu. Ülke nereye gidiyor. Bize ne oluyor. Hayatımız magazin. Sorusunu kendimize sormamızın zamanı gelmedi mi?